31 Temmuz 2013 Çarşamba

Veee Evet Kahve Saati...


Ohh misssss.......
Ben bi kahve yapiiim en iyisi...
:))))))))))))))))))))))))))))))

İftar Vakti Yaklaştı... Kabe' den Canlı Yayın...



Daha önce paylaşmıştım ama yine paylaşayım. :))

Goran Karan - Stay With Me


Karla Bonoff "All My Life"

Çıldırmak İşten Bile Değil...

Yaaa... Bırak Allah aşkına!!!
Beni sinir etme...


Kilo almak daha mı zor?

Kilo sorunu denince akla hemen şişmanlık geliyor ancak zayıflıktan şikayet edip kilo almak için çabalayanların sayısı da hiç az değil. Üstelik işin uzmanına göre kilo almak, vermekten çok daha zor.
Pek çok kişi zayıflamak için diyet ve spormerkezlerinin yolunu aşındırırken, kilo almak için efor harcayanların sayısı da bir hayli kabarık. Düşük kilolu olmak yani zayıflık, diyetle günlük alınan toplam enerjinin harcanan enerjiden daha az olması veya alınan besinlerin vücut tarafından kullanılmaması durumunda ortaya çıkıyor.
Diyetisyen Şefika Aydın Selçuk zayıf olma nedenlerini, “Sindirim sistemi bozuklukları, metabolizmayı hızlı çalıştıran hastalıklar, bağırsak parazitleri, emilim bozuklukları, kilo alma korkusu, psikolojik sorunlar, yeme bozukluğu, ilaçlar, fazla fiziksel aktivite, kanser, tüberküloz, kronik ishal ve uzun açlık süreleri” olarak özetliyor.
ZAYIF OLMAK ZARARLI MI?
Zayıf olmak her zaman sağlıksız olmak anlamına gelmiyor. Bu, kişiye ve zayıflığın derecesine göre değişiyor. Selçuk, yeme bozukluklarının iyi analiz edilmesini, anoreksiya ve bulimia gibi durumlarda psikolojik yardım alınmasını öneriyor. Çocuklukta büyüme ve gelişmenin az olması, kadınlarda süt veriminin yetersiz kalması, vücudun savunma mekanizmasının zayıflaması, konsantrasyonun düşmesi ve yaşam süresinin kısalması, zayıflığın yol açtığı durumlar arasında sayılıyor.
SAĞLIKLI KİLO ALIMI NASIL OLMALI?
Kilo almanın, kilo vermekten çok daha zor olduğunu söyleyen Diyetisyen Şefika Aydın Selçuk, sağlıklı kilo alabilmek için yapılması gerekenleri ise şöyle sıralıyor:
• Günün en önemli öğünü olan kahvaltı muhakkak yapılmalı. Kahvaltının erken saatte yapılması kilo alımında çok önemli.
• Kilo almak isteyenler kesinlikle öğün atlamamalı. Düzenli ve kaliteli beslenme olmazsakilo alımı gerçekleşmez.
• Kas dokusunun artırılması için protein ve karbonhidrat alımına dikkat edilmeli. Her öğüne muhakkak hem karbonhidratlı, hem yağlı hem de proteinli bir besin koymak gerekir.
• Ara öğünlerde kalori ve protein değeri yüksek gıdalar tercih edilmeli. Özellikle fındık, badem, ceviz gibi kuruyemişler, tost, süt, kek, taze ve kuru meyveler, ayran gibi gıdalar alınmalı.
• Yemekle beraber alınan içecek hızlı doyuma sebep olur. Su tüketimi bile yemekten 45 dakika sonraya bırakılmalı.
• Baharatlar, bazı soslar ve salçalı yemekler iştah açar. Hipertansiyonu olmayanlar bunları rahatlıkla kullanabilir.
• Yemeklerde bazı öğünlerde salata yerine taneli meyve kompostoları tüketilebilir.
• Tatlılar iştahı azaltmayacak makul miktarda tüketilmeli. Çok fazla tatlı tüketimi ana yemeklerin azalmasına ve iştahın kapanmasına sebep olur.
• Çok yoğun egzersiz yapılmamalı. Bunun yerine yemekten 1 saat öncesi yapılacak 30 dakika hafif tempolu yürüyüş iştahı açar ve kalori alımını artırır.
• Yemekler pişirilirken besin değeri arttırılmalı. Örneğin makarnalar peynirli, kıymalı olabilir. Kek ve pastalar fındık ve cevizli yapılabilir. Çorbalara kıyma, buğday, pirinç, patates veya şehriye koyulabilir.
Haber Kaynağı:

Kedi kedi heykelini görünce 9 canıda gitti )


Kaç kedi var sayamadım. Ama harika çok güldüm yaaa...
:())))))))))))))))))))))))))))

Bu Reklam Fark Yarattı...








Kenzo Fall 2013 reklamı
Kenzo ve çağdaş sanatçı Maurizio Cattelan'nın iş birliğinden sürrealist bir reklam ortaya çıktı. Baskılı t-shirt ve sweatleri beklerken sonbahar/kış için ikonik görüntüler ortaya çıktı. Baskın renkler, rahatsız edici temalar, dekolajlarla klişe bir reklamdan tamamen çıkmış görselleri beğeneceğinize eminiz.

Haber Kaynağı: 
http://www.gazeteoku.com/frame.php?url=http://www.elmaelma.com/bu-reklam-fark-yaratti-12002h.htm

Ouvv... Bugün Çok Güzel Paylaşımlarım Var...


Kim ne derse desin, aynanın karşısına geç ve
gülümse. 

Sivilcene, kilona ve en önemlisi kendine küsme... 
Çık, dolaş, sev, ağla.
Her türlü duyguyu tat. 
Açık sözlü ol ama asla kırma. 
Sev ama abartma. 
En çok kendine değer ver, başkalarını
değil kendini sahiplen. 

Kendini odana kapatma, çünkü hayat dışarıda. 
Sevdiğin insanlara sevdiğini hissettir, onlara
kendilerini ne kadar çok sevdiğini söyle. 

Yarın belki çok geç olabilir. 
Geçmişe takılıp kalma. 
Hep geleceğe bak.
Hayaller kur. 

Hayallerinden kimse için asla vaz geçme. 
Kimseyi küçümseme ve gözünde kimseyi büyütme. 
Yeni insanlarla tanış mesela, onların hikayelerini dinle. 
Kendine güven, kimse senden üstün değil. 
Evet, belki berbat bi hayatın var veya kendini çok yalnız hissediyorsun seni
kimse anlamıyor olabilir ama unutma kı senin gibi
milyonlarca insan var dışarıda. 

Seni değersiz hissettiren insanlara gül geç. 
Seni tanımıyorlar, sen kusurlarınla mükemmelsin. 
Senden bir tane daha yok bu dünyada. 
Şimdi kaldır o başını ve gülümse. 
Gülümsemek herkese yakışır çünkü, en çok da sana ...

Yeryüzündeki En Mutlu İnsan Kimdir?...

Bir İngiliz gazetesinin açmış olduğu yarışmanın amacı, mutluluk hakkında insanların ne düşündüğünü anlamaktı. Yarışmada sorulan soru şuydu: " Yeryüzündeki en mutlu insan kimdir?"
Gelen cevaplardan dört tanesi ödül aldı.
Ödül alan dört cevap şöyleydi:
1. Yoğun geçmiş bir iş gününden sonra bebeğine kavuşan ve ona banyo yaptıran anne.
2. Tehlikeli bir ameliyatı başarı ile tamamlamış bir doktor.
3. Kumdan evler, kaleler yapan bir çocuk.
4. İyi bir iş çıkarmış bir sanatkar.
Ödül alan cevapların ortak özelliği, kişilerin bir üretimde bulunması ve yaptıkları işi sevmesi, bu işte iyi olmaları...
Mutluluk hepimizin eli altında ve erişilebilir. Baktığımız pencereler ve niyetler çok önemli...

Okur - Yazar


Ben senin kalem tutan patişlerini yerim. Kuzu.
(Bu bir Japon g+ üyesinin kedisi.)

Ahahaa... 40 Yaş Üstü Kadınlarla İlgili Tespitler Facebook' tan Sıcak Sıcak...


-40 yaşını geçmiş bir kadın asla sizi gecenin bir yarısı uyandırıp 'NE düşünüyorsun?'
diye sormaz.
Umurunda değildir çünkü NE düşündüğünüz.
-40 yaşını aşmış bir kadın TV deki maçı seyretmek istemiyorsa, söylene söylene TV'nin karşısında yanınızda oturmaz.
Yapmak istediği bir şeyi yapar.Ve bu genellikle daha enteresan bir şeydir.
-40 yaşını aşmış bir kadın kendini yeterince iyi tanır ve kendinden emindir.
Kim olduğunu, NE olduğunu, NE istediğini, ve kimden istediğini bilir.
-40 yaşını aşmış çok AZ kadın,onun hakkında ya da yaptıkları hakkında NE düşündüğünüzü önemser.
-40 yaş üstü kadın çoğunlukla büyük aşklara, ömür boyu sürecek bağlılıklara doymuştur.
Hayatında en son ihtiyaç duyduğu şey bir başka mız mız, devamlı söylenen, NE yapacağına karışan, yapışkan bir aşıktır.
-40 yaşını aşmış kadın, ağırbaşlıdır. Bir operanın ortasında ya da pahalı bir restoranda sizinle çığlık çığlığa kavga etmesi çok nadirdir.
Ha tabi hakettiyseniz, sizi vururken de hiç tereddüt etmez, sonuçlarına katlanmayı da planlayarak.
-40 yaşını aşmış kadın övgüler yağdırmakta çok bonkördür, çoğu hak edilmemiş bile olsa.
Çünkü takdir edilmemenin NE olduğunu iyi bilir.
-40 yaşını aşmış kadın sizi bayan arkadaşlarıyla rahatlıkla tanıştıracak kadar kendine güvenir.
Daha genç bir kadın, en iyi arkadaşını bile görmezlikten gelebilir, yanındaki adama güvenmediği için.
-40 yaşını aşmış bir kadın Kıpkırmızı bir ruj sürdüğünde bu ona çok yakışır.
Ama daha genç kadınlarda böyle değildir. Çiğ durur.
-40 üstü kadınlar açık sözlü, doğrucu ve dürüsttürler.
Onun için NE anlam taşıdığınızı merak etmenize gerek yoktur.
-Ne kadar geri zekalı olduğunuzu bir çırpıda açık açık söyleyiverir.
Eğer bir geri zekalı gibi davrandıysanız.
-Kadınlar yaşları ilerledikçe medyumlaşırlar.
Ona günah çıkarmanıza Hiç gerek yoktur. Onlar her haltınızı bilirler..
40 yaş üstü kadınlar, sevgi ile kalın...

Tünaydınlar...


Güzel bir gün...
Gecenin soğukluğuna rağmen gündüzler ne kadar sıcak...

olmalı mı olmamalı mı | bülent ortaçgil

Kürdili Hicazkar Saz Semai - Resat Aysu - Kanun.wmv


Çok güzel müzikler...

30 Temmuz 2013 Salı

Kurdilihicazkar Pesrev (Vasilakis)

Edip CANSEVER' den...

Ben yorgunum anlamaktan,
Bir duvar, bir tebeşir gibi yazmaktan yazılmaktan.


Edip CANSEVER...

Erdil YAŞAROĞLU' ndan...


Ahahahaaa..... :))))))))))
Sevgi çocuğuymuş. :)))))))))))))))))))))))

Amaaaaannn...


Susadım mı ne?
Gidip balkon yıkayayım bari...
:))))))))))))

Fotoğraf Sanatçısı Sebastio Salgado...

Siyah-Beyaz karelerde anlatılan en anlamlı hayatlar...

Güney Amerika’ nın şeker kamışı işçileri, Brezilyalı maden işçileri, Fransız çelik işçileri, Bangladeş’ in gemi söken işçileri, Hong Kong’ un artık hayvanat bahçelerinde bile rastlanmayan kafeslerde yaşamaya mahkum ettiği Vietnam' lı çocuklar, traktör kepçelerinde taşınan Ruanda' lı mülteci cesetleri… Eduardo Galeano, Serra Paleda’ nın maden işçilerini görüntüleyen fotoğraflar için “Bir madenciler ordusu mu bu, dağı tırmanan? Firavunlar zamanında piramitleri kuran işçilerin bir görüntüsü mü? Bir karınca ordusu mu yoksa?” demiş. Salgado’ nun fotoğraflarına bakarken ilk düşünülen bu oluyor gerçekten de "Ne kadar da çoklar! Açlıkla terbiye edilmiş, çamura, petrole, cürufa bulanmış kalabalıklar, yaşamlarının ve ekmeklerinin peşinde koşuyorlar. Acı ve yoksulluğu, inatla çatılmış kaşlarda, yorgun, gülümseye çalışan yüzlerde, ağır yük altında gerilmiş bedenlerde üretmenin ve yürümenin gururuna dönüştürüyor kamerası. 
Salgado fotoğraflarında, varlığından haberdar olmadığımız, olsak bile mücadelelerinin zorluğunu, yoksulluklarının büyüklüğünü tahayyül edemeyeceğimiz binlerce insanı, kimileyin bulutların, dalların arasından, kimileyin fabrikaların küçük, kirli pencerelerinden sızan ışıkla kutsuyor.

(Alıntıdır.)




“Bence fotoğraf, eş zamanlı tanımlamadır. Bir saniyeden kesit alınırken konunun önemi, sizin titiz bir organizasyonla şekilleri nasıl ifade ettiğinizle doğru orantılı olarak ortaya çıkar. Foto muhabiri ile fotoğrafını çektiği konu arasındaki ilişki, tıpkı daireye çok iyi bir şekilde yapılan teğet gibidir. Zarif, dramatik, tesirli…”
”Ben kimseden fotoğraflarımın ışığına ya da tonlara hayran olmasını beklemiyorum. Ben sadece fotoğraflarımın insanları bilgilendirmesini, onları kışkırtmalarını istiyorum.”
Sebastiao Salgado

Sebastiao Salgado Brezilyalı bir sanatçı. (Orijinal adı : Sebastião Salgado. Harflerin zorluğundan dolayı klasik İngilizce harflerle yazılışı yaygın) Yaşayan en ünlü belgesel nitelikli insan fotoğrafçılarından birisi. Ülkemizde fotoğrafla özellikle uğraşanların mutlaka duyduğu bir isim.
“Onu bu denli ünlü kılan nedir?” dediğinizde, elbette ilk olarak çekim teknikleri olağanüstü güzel. Bu güzellik fotoğrafta özel hiç bir ayarlama olmadığı duygusundan kaynaklanıyor. Tıpkı mükemmel makyajın, var mı yok mu anlaşılmaması gibi. 
Fotoğraflardaki öyküye kapılıp gidiyorsunuz. İnsanların gözlerinde derince gördüğünüz duygular, arkadaki yoksulluğun dilsiz haykırışı, göçmenlik, etnik savaşlar, maden işçileri, her çeşit şiddet ortamında en çok hırpalanan çocuklar.
Bu fotoğrafların büyüleyici dünyası ülkemize Ocak 2007 – Mart 2007 arasında İstanbul Fotoğraf Merkezi’nde sergilendi.
Şimdi biraz çalışmalarından bahsedip sizi harika fotoğraflarıyla başbaşa bırakayım. Salgado 1944 yılında sekiz çocuklu ve sığır çiftliği sahibi bir ailenin altıncı çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Doktora düzeyinde İktisat eğitimi almış. Daha sonra Afrikada’yken eşinin bir fotoğraf makinesi hediye etmesiyle hayatı değişmiş. Bir fotoğrafçı olarak lüksü değil, zorluğu tercih etmiş. Çekim yaptığı bölgelerde insanlarla aynı koşullarda çalışmış. Dünyayı gezişinde çektiği fotoğrafların başarısı ile Magnum ajansının yeniden toparlanmasını sağlamış. Fotoğraf üzerine düsturu “Bir fotoğrafın daha iyi ya da kötü olmasından bahsediliyorsa bu fotoğrafçının çektiği insanla ne kadar yakın ilişkide olduğuna bağlıdır” / “the picture is more good or less good in function of the relationship that you have with the people you photograph.” 
(Alıntıdır.)
Benden İnciler:
Beni en çok etkileyen elmas madenlerinde çalışan işçilerinin her gün miğde röntgeninin çekilmesi. Yutup kaçırıyorlar mı hırsızlık yaptılar mı diye...
Hergün radyasyon almak ne demek? Bir çoğunun daha hayatlarını yaşayamadan kanserden ölmesi demek...


  
















  
  
  

Günaydınlar...


Bu sabah erkenciyim... 
Günaydınlar hepimize... :)))))...

Veeee Evet...

Davulcumuz geliyor.
:)))))))))))))))))))))

Şeyda Karadeniz - Sensizim

Erdil YAŞAROĞLU' ndan...


:)))))))))))))))))))
Mis gibi solucan bu... 
:)))))))))))))))))))
Aman ne titiz bir kuşmuş bu :))))))))))))

Melihat GÜLSES - Uzun Yıllar Ötesinden



Tatyos efendi Külliyati Gamzedeyim deva bulmam, yorumlama Melihat Gülses

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Vedat Sakman - Aşıksan Eğer (Rubai: Ömer Hayyam)

Bu Gecemin Kahvesi...


Güzel düşünülmüş bir tasarım bulursam kesin alırım...
Kahve de çok hoş haaa.
Ben bi kahveye gideyim bakiiim...

Erdil YAŞAROĞLU' ndan...


Ahahahahaaaaaaa...
:)))))))))))))))))))))))))))))))

Bence Hiç Tadı Olmaz...


:)))))))))))))))))))))))))))))))))))

Ay Ay Ay Ay Gün Bitmiş Neredeyse...

Ben daha bloguma yeni gelmişim... Ama hafta başı az işler yapmadım... Yemeklerim hazır, sofram hazır, temizliğim yarım... Kuzularım yeni uyandı zaten kuzumun biri gidecek uyusun varsın diye süpürge çalıştırmadım. Ah ah yine hatırladım yaaaa... Annem benim on yedi gün sonra yolcu bebeğim... Offff...
......... :./...........

Neyse hepimize iyi haftalar, iyi günler...




Davulcuuuuu...

Gidip şu davulcunun davulunu alıp:"Öyle 3 kere vurulmaz davul böyle çalınır." Diyesim var.

Model - Yalnızlık Senfonisi (JoyTurk Akustik)

Aret Vartanyan' dan...

Kaybedilen şeylerin acısı bir şekilde hafifliyor,hatta yok oluyor. Yaşanmamışlıkların,kaçan fırsatların izleri ise yıllar sonra bile sımsıcak.
Bu yüzden kaybetme korkusu yüzünden adım atmamazlık yapma. 
Önemsiz detayların peşinde yaşamayı seçtikçe yaşamımız önemsizleşiyor.

Aret Vartanyan

Değerli Cümleler' den...

Gelmeyecek bir gideni, olmayacak bir nedeni beklediniz mi?

Özdemir Asaf

28 Temmuz 2013 Pazar

Kahvemi İçtiiiiim...

Sıra geldi çayaaaaaaa...


Ohhh misssss.... :)))))))))))))))))))))))

Bugün Pazar...

20 Ramazan olmuş...
Vay canına 20 gün nasıl da geçmiş? Hiç bişiiii anlamadım çocuuuumun gitmesine de az kalmış offff...
:/

Elif ŞAFAK' tan

Ağzımızdan çıkan kelimeler yok olmuyor boşlukta. Sadece birikiyor, bekliyorlar sonsuz semada, vakti gelince tekrar bize dönmek üzere / AŞK

Birhan KESKİN' den...

Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Çalıda sarı bir çiğdemim ben
Ve senin çok eski bir cümlen.


Birhan KESKİN...