30 Eylül 2016 Cuma

Günaydın...


Mozaik bir hayat yaşıyoruz.
Biraz oradan, biraz buradan karma karışık duygular,
Bölümlere ayrılmış odacık odacık şekillenmiş beynimiz.
Bir an mutluyken, bir an mutsuzluğa dönebiliyor duygularımız.
:)
Hepimize güzel, mutlu günler...

***


Mutluluğun ve keyfin müziği.dinleyelim...

25 Eylül 2016 Pazar

İyi Akşamlar...


Geldi yine bir haftanın sonu daha...
Pazar gecemiz hayrola hepimize mutlu akşamlar...

***


Evgeny Grinko...
"Valse..."
:)

24 Eylül 2016 Cumartesi

ZEKİ MÜREN ile 30 dakika dinlemeye değer şarkılar


Her gece kederdeyim...
Durmadan içiyorum.
Dinleyelim de kulaklarımızın pası silinsin.
Çok güzel söylemiş.

İyi Akşamlar...


Merhabalar iyi akşamlar efenim...
Yine Cumartesi geldi de geçiyor bile.
Umarım iyi geçer...


Harun Kolçak-Gökhan Türkmen...
Yanımda Kal...
Dinleyelim.

23 Eylül 2016 Cuma

Kostas Pavlidis - Jastar Amenge Dur

Günaydınlar...


Sevgi dolu mutlu, huzurlu günler dileklerimle selamlar, sevgiler efenim.
Bu sabah o kadar çok üşüdüm ki elim bir anda kombinin düğmesine gitti ve kendimi o sıcak peteklerin güvenli kollarında buluverdim.
Daha çok erken diyebilirsiniz ama gerçekten gece boyu yağan yoğun yağmur soğuğu da yanında getirerek büyük ve dondurucu bir kış geçireceğimiz hissini verdi bana. 
-Bir yerlere kar yağmış onun soğuğu bu.
Diye düşünmeden edemedim. Böyle durumlarda kendimi bir bilge gibi hissediyorum nedense. :))))
Romatizma ağrılarımın da artması cabası üstelik.
Önceki kış ard arda 5 kere geçirdiğim grip yüzünden çok sıkıntılar çekince, geçen kış olduğu gibi bu kış da grip aşısı olayım diyordum ki eczanenin vitrininde yazan "Grip aşısı geldi!!!..." yazısını görünce bir anda sanki yeni bir buluş yapmışım gibi "-Yaa grip aşısı mevsimi geldiiii... Gidip yaptırsana!..." Dedim kendime.
Kendini beğenmiş bir tavırla girdim eczaneye grip aşısı almak istiyorum dedim.
Amacım alıp gidip karşıdaki hastanede yaptırmaktı.
Eczacı ben de yapabilirim aşınızı diyince doğrusu çok hoşuma gitti. Şimdi hastaneye git, derdini anlat, aşını yaptır falan filan durur muyum hemen yaptırdım.
Aşıdan sonra -Bana noolacak şimdi? Sorusunu sormayaydım iyiydi.
:)))))))
A-a eczacının içine bir anda ilkokul öğretmeni kaçtı sanki:
 -Aşının amacı nedir? diye sordu.
Ben öğretmenine cevap veremeyen o anda başka şeylerle ilgilenen bir öğrenci gibi -Nedir? diye soran gözlerle yüzüne baktım.
Eczacımız devam etti.
-Sizi biraz hasta edecek vücudunuzda hastalığa karşı duyarlı savaşçıları oluşturup daha sonraki mikroplara karşı dirençli olmanızı sağlayacak dedi.
" Hadi yaaaa...
Ben onu mu dedim? Allah Allah?
Geçen sene yaptırdığım grip aşısından sonra ben biraz hasta falan olmadım dolayısıyla bildiğim tanıştığım bir savaşçım falan olmadı bu sene de öyle mi olacak demek istedim..."
:))))))))))))
Bunları tabii örtmenimin pardon eczacının karşısında demedim ama eve gelince de sinir oldum kendi kendime.
:////
"Beyfendi beyfendiiiii ben de biliyorum aşının amacını!!!...
Üstelik sen doğmadan yirmi yıl önce öğrenmiştim ben bunu..."
Ohhh rahatladım şimdi.

***


Dün kış hazırlığımı yaptım nasıl mı?
Kalın kazakları, pijamaları, çorapları falan daha göz önüne çıkardım.
Malum artık güneşimiz büyük bir nazla çıkacak ortalığa.
Güneşin yakıcı sıcağını engellemek amaçlı pencerelere taktığım koyu renk güneşlikleri tembellik etmeyip çıkarmalıyım hemen.
Veee en son olarak da çantamdaki güneş gözlüğü kutusunu çıkarıp vestiyerdeki yerine kaldırmalıyım.
Bu seneki tatil hevesimi, parmak arası terliklerimi, mayo, havlu, şapka ve plaj çantamı zaten kaldırmıştım ortadan.
Kısmet seneye bakalım.
Bugün kuzucuuuumun okulunun ilk günü hayırlı uğurlu olsun bebişim.
Senin de diplomanı görürüz inşallah...

***
:)))))
Sabah sabah kolumdaki ağırlığın ne olduğunu merak ederken, boğazım da yanmaya başlayınca savaşçılarımın yavaş yavaş oluşmaya başladığını anladım.
Bugün tanışırız sanırım.
:P
Heppimizeeeeee.
Sağlıklı günler dilerim.

***

Çok bayıla bayıla dinlediğim "Dünyadan Sesler"
Albümünden güzel bir şarkı seçelim şimdi.


Morphine...
"Rope On Fire..."
Diyor dinleyelim çok güzel.
Bu albümü herkese tavsiye ederim dinleyin efenim...

21 Eylül 2016 Çarşamba

Güzel Söz...


~ Helen Keller ~...


Bir mutluluk kapısı kapandığında diğeri açılır. Ancak biz kapanan kapıya o kadar uzun bakarız ki, bizim için açılmış olan yeni kapıyı görmeyiz...
~ Helen Keller ~

Kıymet Bilmek...


12 Öfkeli Adam...

Bir hiç olmak çok üzücüdür beyler.
İnsanlar hep aranmak ister, dinlenmek ister, hayatta bir kez de olsa önemli olmak ister.
*12 Angry Men / 12 Öfkeli Adam / 1957

Aliii Baaabanın...


Uyandık...


Günaydın...


İyi günler hepimize.
Şu anda bir tv programı izliyorum ama bu programı yapanlara o kadar büyük sabırlar diliyorum ki.
Oradaki kadının yanında olup boğazını sıkmamak için çok sabırlı olmak lazım.
Yaa sabır, yaaa ecir.
Kadın 13 yaşındaki kızını birlikte İran' a kaçtığı eşşek kadar adama bırakıp kaçmış.
Öyle cevaplar veriyor ki sanki kızının bulunmasını istemiyor.
Ukala, sevimsiz, yalancı...
Kaçıp 4 yıl yaşadığı adamın gerçek adını bilmiyorum diyor.
Akrabalarını bilmiyorum diyor.
Cezaevine girmiş hangi cezaevinde olduğunu bilmiyor sözüm ona.
Nerede olduğunun, nerede oturduğunun bilgisini vermiyor.
13 yaşındaki kızını hiç mi hiç merak etmiyor üstelik.
Offf Allah' ım ben böyle saçma sapan bir kadın görmedim nasıl anne olmuş?
Çocuk kurtarılmalı ve annesinin varlığını dahi bilmemeli.

***

20 Eylül 2016 Salı

Ürkütücü...


Az önceki kızıllık beni baya korkuttu ne olduğunu çözemedim ama bolca fotoğrafladım...

Kendin Ol...


'Sen sadece kendin olarak kal..
Diğer insanlar senin hakkında ne düşünüyorsa;

bu onların düşüncesi ve senin ile hiç ilgisi yok...
Sen sadece kendin ol, 
diğer insanlar için dünyaya gelmedin,
kendi yaşamını yaşamak için buradasın...'

OSHO

Gülmek...


Ruh Halim...


Mola...


Yeminle...


Fairuz - Al Bosta


Beni sakinleştiren tek şey müzik...

Yaaa Öfff... Sabah Sabah...


Kedimizin kumundan gelen pis bi koku.
Oooolum sen 4 sene önce ameliyat olmadın mı yaaa, nerden çıktı yine bu pis pisi kokusu?
Böğğğkkk...

Günaydınlar...


Sabah sabah sonbaharın sesiyle uyandım.
Nedir bu sonbaharın sesi?
Diye soracak olursanız hemen cevabını vereyim efenim.
Uğultulu bir rüzgar sesi ve zaman bi hayli geçmiş olmasına rağmen ışıltılarını göndermeyip bulutların arkasına saklayan güneş...
Serin fakat çok da üşütmeyen bir hava.
Balkonumuz dün gece yaz ortamında bırakıldığı için sallanan, sürüklenen sandalye ve uçuşan masa örtüsüyle pek bi güzel gözüktü gözüme.
Oh seni özlemişiz sonbahar hoşgeldin.
Az sonra yağmur yağacak gibi koyu renk bulutlar bu tarafa doğru geliyor.
:)
Yine sabah sabah mevsim olaylarıyla açtım blogumu ama olsun.
Napiiim?
Seviyorum bu havaları.
Belki de değişimi seviyorum ne bileyim.
:))))
Güzel güzel şarkılarımız var aklıma gelen ama en uygunu sanırım içinde rüzgar geçen bir şarkı.
:)
Hepimize mutlu, esintili, huzurlu günler efenim...

***


Emel Sayın' ın 
"Rüzgar..."
Şarkısını dinlemeden olmazdı...
İyi dinlemeler.

19 Eylül 2016 Pazartesi

Merhabalar...


Selam, sevgi ve muhabbetle mutlu haftalar efenim.
Yeni bir haftaya başladık bugün.
Bayram bitti, tatil bitti.
Okullar açıldı.
Kursum başlıyor çok şükür.
Mutluyummm...
:)

***


Oya Bora...
"Sevme Zamanı..."
Diyor dinleyelim...

17 Eylül 2016 Cumartesi

Ne Demek?

Şikeste...
Farsça bir kelime Kırgın, kırılmış demek...

Eğer...


Uşşak Sirto (Enstrümantal) - Mehmet Erdem Akustik

Günaydın...


Merhabalar sevgi ve selamlar efenim.
Herşeyin gönlümüzce olduğu güzel günler hepimizin olsun.
Blogumun başına geçtim Sahrap Soysal' ın programını açtım dinliyorum.
Konuğu Ahmet Ümit' le birlikte çok güzel ikramlar hazırlıyorlar ve sohbet harika.
Ahmet Ümit' in güzel sohbeti, anlatımları, içine edebiyatı da kattığı muhteşem fikirleri.
Antep yemekleri eşliğinde dinliyorum...
Beni etkileyen cümleler arasında en çok dikkatimi çekense:
"Yemek yemeyi seven insan mutludur...
Nasıl savaşır ki?
Nasıl can yakar ki?
.........Yemek evrenseldir bu yemek doğulu, bu yemek batılı, bu yemek Arap, bu yemek Ermeni, bu yemek Kürt, bu yemek Türk denmez hepsi de lezzet ve mutlulukla, afiyetle yenir..."
Oldu.
Hakikaten kültürünü yaymaya çalışan
"Yöresel olmadan, evrensel olamazsın..."
Sözüyle bir kez daha kendini ispatlayan bir yazar.
Ahmet Ümit
:)
Tabii bu kadar yemekten bahsedilir de mutfağa gidip sofrayı hazırlamazsam olmaz.
:)
Acıktıııım bi kahvaltımı yapayım çay demlendi nasılsa.
:)))))))
Şimdilik by.

***


Mehmet Erdem...
"Bülbülüm Altın Kafeste..."
Diyor dinleyelim...
Çok güzel söylemiş...

16 Eylül 2016 Cuma

Bu Ses... Ferdi Tayfur...

Yıllardır aklıma gelmeyen bir ortamı hatırlattı.
:)


Çok güzel yeşillikler içinde bir park düşünün çok geniş alana kurulmuş.
Ağaçların özellikle çam ağaçlarının çoğunlukta olduğu, düzgünce oval şekilde budandığı,
 bölümlerin bile ağaç ve yeşilliklerle oluşturulduğu güzel bir park.
Mis gibi çiçek kokuları gelir heryerden. Topladığımız papatyalardan ördüğümüz taçlarımız başımızda oradan oraya koşar elimizdeki peynir ve ekmeği yerken bile türlü hareketlerle yerinde duramayan çocukluk yıllarımız...
Kavak ağaçlarının dallarına kurulmuş salıncaklardan güneşle göz göze gelmeye çalıştığımız zamanlar...
O zamanlar ki başımızın bir karış üstünde kavak yellerinin estiği unutulmaz çocukluk günlerimiz.
Elimize aldığımız dondurmamız erimeden hızlı hızlı yiyelim derken bir anda bitivermesinin hüznüyle sağa sola bakakaldığımız günler.
İlkbahar başladığında Hıdrellez günleri ayrı bir şenlik olurdu.
Bütün aileler hazırladıkları yiyeceklerini arabalara doldurur bu güzel parka giderdi.
Biz de giderdik.
Çocuk olmanın verdiği tüm yaramazlık, şımarıklık ve neşe üstümüzde olurdu.
Oynadığımız topumuzun patlamasına aldırmadan küçücük kalmış haliyle bile devam ederdik en çok da yakan top güzel oynanırdı o patlamış topla çünkü sağa sola yönelmez direk hedefi vururdu.
:)
Minik güzel kedilerin oradan oraya yuvarlandığı, çam ağaçlarının serin serin esintiyle ortama mis gibi koku yaydığı bir ortam.
Mangal yakılır, evden hazırlanan tüm yiyecekler ortalığa çıkarılır bir kaç masa birleştirilir büyük bir zevkle yenirdi.
Kalabalık gidilen, topluca hazırlanan sofralardı herkesin birbirini sevdiği, saydığı eşsiz sofralardı bunlar...


Bu arada merkezi sistemle parkın her tarafındaki direklere tutturulmuş eski cızırtılı hoparlörlerden gelen Ferdi Tayfur şarkıları bu parkı çınlatırdı.

Dün akşam tesadüfen duydum Ferdi Tayfur' un şarkısını.
Gözlerimi kapatıp bir anda o parka gittim
ve Ferdi Tayfur' un şarkılarını yeniden, yeniden dinledim.
:)
Doya doya eğlendiğimiz, mutlu günlerimizin güzel şarkıları o zamanlar pek severek dinlememiştim itiraf edeyim ama şimdi anılarımın da katkısıyla biraz daha farklı bir gözle bakıp dinlemeye çalışıyorum...
Güzel oldu bu tesadüf bazen tesadüfler işe yarıyor...
:))))
Bir başka hatırlama konusuyla yeniden görüşmek üzere sevgiler efenim...

Levent Yüksel - Beni Benimle Bırak (JoyTurk Akustik)

Glykeria - Dilek Koç - Tis Triantafillias ta Filla - Sevdalım Aman - Smy...

Hadi...


Kahvaltı etme zamanı...


Bugün Çalışmak...


:)
Kolay gelsin...

Ne Yazık ki... Doğruymuş...


O' nu da kaybetmişiz.
Allah rahmet eylesin.
Yakınlarına sevenlerine sabırlar versin.
Güle güle filmlerin en yakışıklısı... 

Günaydınlar...


Yine epeyce ara vermişim bloguma şükür kavuşturana diyip kolları sıvadım.
Merhabalar efenim.
Geçmiş Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Kesilen kurbanların adil paylaşımı yerince sağlanmıştır inşallah.
Allah sevabına nail etsin diyerek güne başlıyorum.

***

Bugünkü görselimiz kalemler.
Bayılıyorum onları tek tek izlemeye, sanki o kalemlerle beynimdeki sayfalara gördüğüm 
kırtasiye malzemelerinin güzelliklerini yazıyorum.
:)
Renklere, çizgilere, desenlere ve şekillere çok önem verdiğim için heralde 
kalemler beni hep cezbeder.
Şu aralar okulların açılması yaklaştı ya kendimi marketlerin kırtasiye reyonlarında buluyorum küçük bir çocuk gibi.
Renkli boya kalemleri, simli- yaldızlı kalemler, resim defterleri, canson resim kağıtları...
Daha neler neler 0,5 kalemlerin güzelliğine de dalıp gider mi insan?
Ben bakıyorum hepsini tek tek inceliyorum.
Daha iki gün önce ne yapacağımı bilmediğim renkli kalem setleri aldım.
:))))
Akranlarım çocukları evlilik çağına gelmiş insanlar,
çocukları için çeyiz setlerine bakar, ya da kıyafet, veya beyaz eşyaya...
Ama ben öyle değilim.
Bir avm ye gitmişsem önce teknoloji mağazalarında, sonra kırtasiye reyonlarında
ve en son kitapların ve müzik albümlerinin bulunduğu bölümlerde buluyorum kendimi.
Amaaannn napiiim benim de merakım bu.
Ve tabii ki boncuklarım.
Onlar benim canlarım.
Takılarım neler neler eklendi yaz boyu takılarıma ama fotoğrafları sonra.
Güzel bir sergi fikri var...
İnşallah yüzümüzün akıyla başarır çıkarız.

***
Bayram bitti, hayat ve koşturmacalar yeniden başladı.
Ülkemize ve tüm insanlığa, barış, huzur  ve mutlu günler dileklerimle selamlar, sevgiler efenim...

***


Sanırım değil öyle blogumda hiç paylaşmadığım bir şarkı.
Ferdi Tayfur...
"İçim Yanar..."
Diyor dinleyelim.
Dün tesadüfen duydum yoldan geçen arabadan.
Yüksek ihtimalle 
yeni favorim bu şarkı olacak iyi dinlemeler.

"Ben senin hasretine alışamadım...
İçimdeki kavgamla barışamadım...
Uçup gitti mutluluk kavuşamadım..."

10 Eylül 2016 Cumartesi

Günaydın...


Son derece keyifsiz, yorgun, mutsuz bir güne uyandım bu sabah.
Herkese iyi günler efenim keyifsizliğimi sadece üç kelime ile anlatacağım...
"Çünkü ÜTÜ yapıcam..."
:)


Persia&Armenia Music...
Dinleyelim biraz dinlendirir sanırım.
:)
Relax relax derin derin nefes al Betül...
:)))))))))))

9 Eylül 2016 Cuma

İklim...


Tombili... Canım Yaaa...



Kadıköy' ün fenomen kedisi tombili...
Artık heykeli olacak yaşadığı yerde.

Heykel üzerinde çalışmaya Suadiye’deki atölyesinde devam eden Seval Şahin, çalışma sürecini şöyle anlattı:
“Çalışmama başlamadan önce Tombili’nin yaşadığı mahalleye gittim ve zaman geçirdim. Çevre sakinleri ile Tombili hakkında sohbet ettim. Özellikle onu besleyen kasapla sohbet etmek bambaşka oldu. Meşhur pozunu verdiği kaldırımın ölçülerini aldıktan sonra teknik eksiklerimi tamamlayarak bir an önce atölyemde çalışmalara başladım. Tombili’nin heykeli için ilk üç gece hiç uyumadan çalıştım. Atölyemde sabahlayarak Tombili’nin en ince detaylarını yansıtmaya gayret gösterdim. Hareketinden tutun, kas yapılarına, hatta tüylerine varıncaya dek özenli bir çalışma gerçekleştirdim. İnternette var olan fotoğrafları çok yetersizdi ve tek açılıydı. Anatomik yapısını oluştururken çok zorlandım. Fazlasıyla karakteristik bir hareketti. Komşu atölyemin kedisi Badem, bu aşamada bana modellik yaptı. Badem’de oldukça kilolu bir kedidir. Badem’i, Tombili’nin pozisyonlarına sokarak heykelin altyapısını oluşturdum. 10 gündür aralıksız çalışıyorum. Kadıköylülerin yoğun talebi ve sokak hayvanlarına gösterdikleri bu ilgiden sonra bir an evvel heykeli bitirebilmek için geceli gündüzlü çalışıyorum.”

Harun Kolçak... Gitme Seviyorum...


Dobranotch - Bayatilar

Orfeas Peridis - Fevgo (Live)

Günaydın...



Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı

Cemal SÜREYA

Enfes bir kahvaltı yapalım hadi.
Herşeyin gönlümüzce olduğu güzel günler dilerim hepimize...
Serin, nefes açan, güneşli bir güne daha başladık.
Sabahın en erken saatlerinde uyandım ki herşeyi doya doya yaşıyim.

***

Dün aldığımız bir habere göre artık yaz saati, kış saati uygulaması sona ermiş.
Buna çok sevindim.
:)
Saatler değiştiğinde bir bazen iki hafta boyunca kendime gelemiyordum.
Saatle ne işim ola ki ama olsun.
:)

Sorunsuz, dertsiz, tasasız iyi günler efenimmmm...


:)
***

Imany...
"Don't Be So Shy..."
Dinleyelim...

8 Eylül 2016 Perşembe

İyi Günler...


Bir çok kişinin yaşantısını temsil eden bir fotoğraf bu.
Hadi beraber uçalım dese bir tanesi uçup gidecekler.
Ama...
Kanatları olduğu halde sırtlarını birbirine dönük vaziyette oturmayı tercih etmişler.
Hayat seçimlerimizden ibarettir ya iyiyi, güzeli, mutluluğu tercih edelim, dileyelim...
Mutlu günler hepimize.

***


A Gift Of Love...
Sufi Müzik...

5 Eylül 2016 Pazartesi

Günaydınlar...


Az sonra çıkacağım kısa süreli yolculuk için şimdiden hazırım.
Herkese hayırlı, kazasız yolculuklar.

***


Enbe Orkestrası...
Cem Belevi...
"Yollarım Olsa..." Diyor dinleyelim...

4 Eylül 2016 Pazar

Antika...

Aslına bakarsanız çok sevdiğim bir alan değil antikacılık.
Antika eşyalarla aynı evde bulunmak, yaşamak, kokusunu ciğerlerimde hissetmek çok hoş duygular vermez bana.
Bu sabah Fatma arkadaşımın retweetlediği bir cümle üzerine bir anda aklıma düştü.
Cümle şöyleydi.
"Her ayın ilk pazar günü düzenlenen Ayrancı Antika Pazarı hala kuruluyor mu?"
Biraz araştırdım ve evet kuruluyormuş.
Ben de hazırlanıp hemen gittim.
Dediğim gibi yaşamayı değil ama seyretmeyi çok severim.
Sanki bi rüya alemine dalmış gibiydim pazarda...
Ne yoktu ki?
Küçüklüğümüzün şahidi parçalar mı ararsınız, ya da annemizin anlattığı iğneli gazocağı mı?
Ottan suya diye anlatılır ya aynen öyleydi.
Bu fotoğrafladığım kısım belki de yüzde biridir ancak.
Doğrusu biraz fotoğraflarken çekingen davrandım gizli, gizli çektim sanki ne olacaksa?
Bi Japonlar kadar olamadım herşeyi, herşeyi fotoğraflıyorlar.
Bir yanda organik ürünler pazarı, bir yanda antika pazarı.
İşin gerçeği antika pazarında dolaşanlar olarak organik pazarla pek ilgilenmedik.
:)
Ve evet artık fotoğraflara geçelim.
Teşekkürler Fatma Hanımcım bana bu güzel günü hatırlattığın için.

***

Her köşeden ayrı bir nostaljik şarkı sesi geliyordu.
Neşe Karaböcek... 
"Dertler Benimmm, Çile Benimmm..."
Diyordu derinden derinden...




Gramafonların güzelliği çok havalıdır.
Nasıl da mağrur ve tepeden bakarlar insana...


Bu fotoğraf makineleri ilk çıktığı zamanlar ne kadar havalıydı kimbilir?
Otomatik telefonlar; nasıl haberler iletildi sizinle hııı anlatın bakiiim?


Kaneviçeleri işlemişler kullanmışlar şimdi pazardalar.


Terazi sen herşeyi doğru tarttın mı bakiim?


Pazarda beni en çok etkileyenlerden biri de siyah-beyaz fotoğrafların çokluğu.
Hiç düşünmemiştim sahipsiz fotoğraflara bakakaldım.
Topluluklar, kahvaltı masaları, düğünler, dans eden bir çift, saçları yüksek topuz yapılmış dizlerinde etek boyu olan elbiseli kadınlar...
Saçları biryantinli, rugan ayakkabılı, takım elbisesinin duble paçaları hemen hemen ayak bileklerinde, ince kravatlı beyler...
Kiminin adı yazıyordu, kiminde de imzalar vardı. Bilmem kimime hatıramdır diyen imzalar...
Biraz duygu yoğunluğu yaşamadım değil.


Bu da pinokyo bisiklet benim bundan da vardı.
:)))...


Daktilo nasıl bir mekanik sesin vardı senin çat, çat diye...


O günlerin teknolojisine göre plakların ses netliği hep hayranlık uyandırmıştır bende...


Yine bir aile fotoğrafı sahip çıkacak kimsesi kalmamış sanki.
Umarım satın alanlar onlara iyi bakar.
Yüzlerce hikaye çıkar bu fotoğraflardaki insanlardan hatta senaryo.
Amaaaan bilemedim yaa fotoğraflar ilgimi o kadar çok çekti ki duygusallaşmamak elde değil.
Sanırım fotoğraf konusunda hassaslığım üstümde.


Dikiş seti her evin ihtiyacı, düğme kutusu, iğnedanlık bizim dikiş makinamızın yakınlarında olurdu mutlaka.


Büyük bir boy aynası...
"Ayna ayna söyle bana" diyen kimler vardı acaba?


24 Mayıs 1960 tarihli Telgraf Gazetesi.
Haberlerde pek bi değişiklik  yok gibi.
Bir gün önce 6 kişi boğulmuş mesela.
Ama bir haber dikkatimi çekti:
İstanbul'da Bahar ve Çiçek Bayramı kutlaması yapılıyormuş o zamanlar.
4 Haziranda başlayacakmış.
Çiçek arabaları geçit töreni düzenleyeceklermiş.
Ne kadar güzel oluyordu kimbilir?


Bu sağdaki bavuldan bizim vardı.
Aynı renkteydi sanırım. Bir de yeşili vardı.


Aaaa çekilin bu benim bisikletim diyesim geldi gerçekten de bunun aynısıydı üstündeki sepeti bile böyleydi. Üç tekerli bisikletime binip hızlı gidicem diye ne çok burun üstü çakılmıştım oysa.
:)))))))...


Yaşlı bir teyze şu vazoya bi bakiiim diyordu.
Sanırım gençliğini, geçmişini, güzel anılarını arıyordu vazonun güzelliğinde :)
Ya da ben böyle düşünmek istedim.
:))


Daha geçtiğimiz hafta içinde uğradığım Optik te çalışan arkadaş bana Zenith' in gözlük camlarının çok kaliteli olduğunu söylemişti. Ben Zenith markasının dikiş makinası ve saat markası olduğunu biliyordum ama düdüklü tencere olduğunu bilmiyordum. Biraz karizmasını yitirdi gözlük camı markası olarak ben yine Zeiss yaptıriiim bari.
Tıpkı yıllar yıllar önce siyah-beyaz tv mizin bozulan tüpü değişirken markasının Nokia olduğunu gördüğüm gibi.
Değişime nasıl da ayak uydurmuşlar.
:)



Pikaplar, müzik dolapları nasıl da sessizce uzaklaşıvermiş yanımızdan?


Su şişesi ve dış sepeti ilgimi çekti bu köşede de...

***

Dediğim gibi çekingenliğim olmasaydı daha çoook çekerdim fotoğraflarını.
Antika halılar, mobilyalar, kaplar kacaklar, şişeler, pul koleksiyonları.
Kısacası ne ararsak vardı pazarda. 
Gelecek ay yeniden gitmeyi planlıyorum bunun kadar zevkli olmaz biliyorum.

***

Gezmek ve görmek güzeldi...
Fiyatları mı?
Hiç sormadım ki sadece sergi gezer gibi gezdim...
İnsanların hatıralarına fiyat biçilebilir mi?